Oyun, belli bir amaca yönelik olan ya da olmayan, kurallı ya da kuralsız gerçekleştirilebilen, fakat her durumda çocuğun isteyerek ve hoşlanarak yer aldığı, fiziksel, bilişsel, dil, duygusal ve sosyal gelişiminin temeli olan, gerçek hayatın bir parçası ve çocuk için en etkin öğrenme sürecidir.

Oyuna dair Peygamber Efendimizin hadisleri ve bilim adamlarının güzel sözleri şunlardır:

  • Küçük çocuğu olan, onun hatırı için onunla çocuklaşsın.(Hadis)
  • Çocuk oyunla büyümelidir ( Eflatun )
  • Oyun oynamayan bir çocuk, yalnızca çocukluğun eğlencesini kaçırmakla kalmaz, aynı zamanda tam anlamıyla gelişmiş bir yetişkin de olamaz.(Whitley)
  • Oyun, hayatın özüdür ve bebeğin her şeyi öğrenebileceği tek yoldur.(Tudor-Hart)

Bir çocuğun sevgiden sonra gelen en önemli ruhsal ihtiyacı oyundur.   Oyun, çocuğun hayatı anlama yoludur. Oyunlar, çocuğun eğlenerek öğrenmesinde ilk basamağı oluşturur. Oyunlar, çocukları pasif durumdan aktif duruma geçirmeleri nedeniyle diğer öğrenme tekniklerine göre daha etkilidir.

           Oyunla eğitimde çocuk, yaparak ve yaşayarak öğrenir. Dokunur, görür, koklar, dinler, tadına bakar ve hisseder. Bütün duyularını kullanır. Böylece daha kalıcı ve doğal bir öğrenme gerçekleşir. Çocukların sürekli oynadığı ve oyun oynamayı ne kadar çok sevdikleri düşünülürse oyunun eğitimde kullanılmasının ne kadar etkili ve kolay olacağı anlaşılabilir.

Kuramcılar oyunu şöyle tanımlamışlardır:

Piaget’e göre; oyun bir uyumdur.

Montaigne oyunu;  çocukların en gerçek uğraşıları olarak tanımlamıştır.

Montessori oyunu; çocuğun işi olarak nitelendirmiştir.

Eflatun; çocuk oyunla büyümelidir.

John Locke;  derslerin daha başarılı olmasını istiyorsanız ; çocuğun ilk yaşlardaki oyun içgüdülerinden faydalanınız.

Çocuklarla oynanan oyunlar farklı gelişim dönemlerinde değişiklik gösterir. Dolayısıyla farklı yaşlardaki çocuklarla aynı oyunun oynanması zordur.

Örneğin,  2-3 aylık bebeklerde oyun, çevresindeki objelere bakmak ve yakınındaki objeleri yakalamak üzere hareketler yapmaktan ibarettir.  Çocuğun el ve kol kontrolü arttıkça, çevresindeki objeleri yakalayabilir ve inceleyebilir. Bu dönem oyunları keşif niteliğindedir. Oyuncakları çekerek, çarparak onları tanımaya çalışan çocuğun başlangıçtaki oyunları serbest ve kendiliğindendir.

Çocuklar iki yaşındayken dramatik oyunlar başlar. Bu oyunlarda; kişileştirme (bebeklerle konuşma vb gibi), objeleri kullanma (boş bardaktan su içme) veya evcilik gözlenir. Zamanla birey ya da hayvanlar taklit edilir. Kovboyculuk, bakkalcılık, doktorculuk, pilotçuluk vb. gibi. Çocuk bu oyunlarda kendini başkalarının yerine koyar. Bu aşamada taklit çok önemlidir.

Oyunlar cinsiyete göre de farklılık gösterir. 4-6 yaşlarında ise kız çocukları bebeklerine farklı elbiseler giydirip küçük sembolik evlerini eşyalarla süslerler. Erkekler izledikleri bazı savaş serüvenlerini grup oyunlarına yansıtırlar.

Piaget’e göre, sosyal gelişim göz önüne alındığında, oyun gelişimi aşamaları şöyledir.

a- Tek Başına Oyun: (0-2 Yaş)

Başlangıçta çocuklar için mümkün olan tek oyun türüdür. Bu dönemin başlangıcında çocuk öncelikle kendi uzuvlarıyla ve birkaç aylık olunca da çevresindeki uyarıcılarla ilgilenmeye başlar. Bu dönemde nesnelerin renkleri, sesleri ve hareketleri çocuğun oyununu oluşturmaktadır. Daha sonra ise çocuk diğer kişilerle sosyal etkileşim olmaksızın, oyuncaklarıyla yalnız başına oynamaktadır. Bu dönemin en belirgin özelliği, çocuğun çevresindeki hiçbir şeyden etkilenmeden oyununa devam etmesidir. Fakat ileriki yaşlarda, örneğin 4-5 yaşında çocuklar bazen tek başlarına oyuna dönüş yapabilirler ve oyuncaklarıyla uzun süre sıkılmadan tek başlarına oynayabilirler.

 b- Oyunu İzleme: (2-3 Yaş)

Bu tür oyunda çocuk sözlü herhangi bir ilişki kurmadan sadece diğer çocukların oyunlarını izler. Oyuna katılmadan onların davranışları hakkında sorular sorabilir. Bu oyun aşaması, çocuğun diğerlerinin oyunuyla ilgilenmesi ile tek başına oyun aşamasından ayırt edilebilmektedir.

  c- Paralel Oyun: (3 Yaş)

Aynı oyun malzemesini kullanan çocukların yan yana oynamalarına karşın, faaliyetlerini bağımsız sürdürmeleridir. Paralel oyunda çocukların sosyal etkileşimleri çok az olmakla birlikte, bir oyuncağı istemek, düşüncelerini söylemek gibi durumlarda birbirleriyle çok az da olsa etkileşime girebilirler.

   d- Birlikte Oyun: (3-5 Yaş)

Bu evrede çocuklar zaman zaman birbirlerinin fikirlerinden yararlandıkları gibi, oyuncak alışverişinde de bulunurlar. Bu şekilde çocuklar birbirlerinin hareketlerini izleme olanağı da bulurlar. Burada çocuklar bir arada grup şeklinde ve birbirleriyle etkileşim halindedirler.

    e- Kooperatif Oyun: (6 Yaş)

Bu evrede amaç topluca organize olarak belirli bir sonuca varmaktır. Bu amaca ulaşmak üzere çocuklar aralarında örgütlenirler. Bu dönemde çocukların arasında gerçek bir sosyal etkileşim vardır ve oyun malzemeleri de uygun olarak paylaşılır.

OYUN OYNAMANIN GELİŞİME ETKİLERİ NELERDİR?

Fiziksel gelişime katkıları:

Oyun sırasında çocuğun bazı hareketleri sürekli olarak tekrarlaması onun doğal olarak kas gelişimini hızlandıracaktır. Çocukların yürüme, koşma, atlama, tırmanma, kayma, inme, çıkma, fırlatma, yakalama, sıçrama, zıplama, sürükleme, sallanma gibi eylemlerle sürekli hareket halinde olmaları, onların büyük kas motor gelişimini desteklemekte ve etkilemektedir.

Duygusal Gelişime katkıları:

Çocuk oyun yoluyla, gerçek yaşamda kendisini rahatsız eden durumları veya diğer kişilerle paylaşamadığı olumsuz duyguları ifade edebilir ve bu olayları sembolik olarak oyununa yansıtabilir.

Zihinsel Gelişime katkıları:

Oyun; çocuğa çevresini araştırma, objeleri tanıma ve problem çözme imkanı sağlamaktadır.

Nesneleri tanıyıp, isimlendirmeyi, işlevlerini

Mantık yürütmeyi, sebep-sonuç ilişkisi kurmayı, seçim yapmayı, dikkatini toplamayı, kendini bir amaca yöneltmeyi,

Düşünme, algılama, sıralama, sınıflama, analiz yapma, sentez yapma,değerlendirme, problem çözme gibi zihinsel süreçlerin işleyişinin hızlanmasını,

Ağırlık, renk, şekil, boyut, hacim, zaman, mekân, soğuk, sıcak gibi birçok   kavramların kazanılmasını sağlar.

Ayrıca oyun yoluyla kazandığı bu deneyim ve bilgiler arasında ilişkiler kurarak, bu bilgileri daha sonra karşılaştığı problemleri çözmede kullanabilme becerisi kazanır.

#

Henüz Yorum Yok

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir